30 Nisan 2011 Cumartesi

KORE SEVGİSİ

    Bundan size daha önce bahsetmedim sanırım,belki sildiğim yazılarımda değinmiş olabilirim bu konuya.Biz ailecek severiz bu sevimli insanları benim için 'hık'tabiriyle birebir örtüşmesede hıklığı hak eden insanlar.Mesela annem filmlerini çok sever korelilerin,alt yazıyı okumaz(kaçırır hep)insanlara bakar öylece.

Bu sevgi bize nerden geldi bilmiyoruz,daha çözemedik ama güzel bir duygu.Küçükken 23 Nisanda evimize koreli misafir edelim diye az yalvarmamıştım anneme.İzin verilmemiştir hiç bir zaman.Bence bu benim hayatımda büyük bir eksiklik.Her çocuk 23 Nisanda bir arkadaş evine davet etmeli,hem sosyal açıdan hem başka yönlerden çok yararlı diye düşünüyorum.
Anneler babalar duyun sesimi!
ps:hık deyimine daha sonra değineceğim.
''''''

Cyrano Agency
Bu filme aşık oldum lan.
Yapım:
2010 ~ GüneyKore




  • Tür:
    Komedi,  Romantik






  • Yönetmen:
    Hyeon-seok Kim





  • Oyuncular:

  • Park shin hye,  Uhm Tae Woong,  Lee Min Jeong,  Sin-hye Park,  Cheol-min Park,  Daniel Choi,  Tae-woong Eom,  Hyeon-kyeong Ryu,  Mi-so Lee,  Min-jung Lee,  Sae-beauk Song.
    • Süre: 115 Dk
    • Bir kaç tiyatro aşığının sevdikleri sahnelerine kavuşmak için paraya ihtiyaçları vardır.Para kazanmanın yolu da onlar için çöpçatanlıktan geçmektedir.Her şey yolunda giderken bir müşteri çıkagelir .Ve grubun lideri için hiçte kolay olmayacak bir işe evet demek zorunda kalırlar.
    • Sizeyorum:Film ilk dakikalardan itibaren izleyiciye ilerleyen dakikalarda nasıl keyifli bir film izleyeceğinin sinyallerini veriyor.Senaryosunun ilginçliği yanında bu film şirin çekik gözlü arkadaşlar sayesinde son saniyesine kadar gülümsetiyor.Filmin yarısında sonunu tahmin ettiğinizi düşünüyorsunuz ama senarist sizin gibi düşünmüyor Filmin müzikleri ise gayet güzel seçilmiş.Özellikle Agnes BALTSA şarkısının çaldığı sahneler oldukça romantikti.Ailecek izleyebileceğiniz keyifli bir film.İyi Seyirler…

    27 Nisan 2011 Çarşamba

    Daldan Dala.Hoş geldin Bahar!Seni Bekliyoruz Yaz.

    Küçük şeylerden mutlu olmak becerdiğim pek az şeylerden birisi de budur benim.Birinin beni uçurmasına pahalı hediyeler vermesine her zaman iltifat etmesine gerek yok ki. Mutlu olmam için küçük bir tebessüm yeter bana.Aslında yazacağım şeylerin bununla bir ilgisi yok ama söylemek istedim sadece.

    Okuldayken,yatarken,gezerken,hayal kurmadan önce "bloguma şunu yazsam sonra şunu da yazarım ayy evet evet bu da vardı.ay bak bunu unutmuştum!"gibi şeyler düşünüyorum ve tabiki aslında hayatımda ne kadar çok olay olduğunu fark ediyorum.Gelgelelim "bunu yazıya dök ancelik,hadi bakalım kolay gelsinn"dediğinde iç sesim, dilim tutluyor ah pardon parmaklarım tutuluyor.Yazamıyorum yazma güçlüğü çekiyorum adeta.Geçen hoca bir komposizyon yazmamızı söyledi herkes bitirdi ben sonunu bile toparlayamadım hocaya okuduğumda üzerinden 1 hafta geçmişti.Beğendi ama onun dediği an yazamadığım için  endişelendim.Bana kalem kağıt verilse binlerce sayfa yazı yazabilirdim önceleri şimdiyse tutuluyorum.Hele önceleri baharın gelmesiyle yazılarıma da baharın kokusu sinerdi, rahatlatırdı okuyanları.Hocam kendimi geliştirmem için her gün bir şeyler karalamam gerektiğini söyledi.Karalıyorum ama saçmalıyorum sadece.
    Eniştem bir yazımı dergiye göndermiş dergi çok olumlu yanıtlarla geri dönmüş enişteme devamlı yazabileceğimi söylemişler.İlk önce derginin sahibi eniştemin arkadaşı olduğundan beni kırmamak için böyle bir şey söylediğini düşündüm sonradan ısrar ettiklerini ve gerçekten istediklerini görünce heyecanlandım.Her gün yazılar yazıyordum ve şiirler.Kendimi geliştirip bir yerlere gelmem için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüştüm.Sonrasında körelmiş gibi hissettim kendimi, yazılarımda hep kendimi tekrar ettiğimi fark ettim.Büyük bir umutsuzluğa düşmemek imkansızdı.Bu işi beceremediğimi gördüm yazılarımdan tiksindim adeta.Ve hepsini yırtıp pencereden aşağı fırlattım.Sonra çok pişman olsamda gitmişlerdi bir kere.O günden beri elime kalem kağıt almadım.Test kitaplarına bile bir şeyler karalamadım.Ta ki hocanın verdiği ödeve kadar.Hele öğretmenler odasında konuşulmak beni son derece mutlu etti ve kendime bu konuda biraz daha güvenmeye başladım.Eski bir öğretmenime feysten mesaj olarak bazı yazılarımı onun yoğun isteğiyle gönderiyorum ve verdiği tepkiler muhteşem oluyor.

    Birkaç gün öncesine kadar artık blog bile yazmamayı düşündüm.Boş yere bu güzel sayfayı kirletemezdim kimsenin vaktini yazdığım salak yazılarla çalamazdım.Sonra bira düşündüm aileme baktım öğretmenlerime çevreme...hepsi benden gerçekten bir şeyler bekliyorlar ve bu duyguları içten.Bende kararımı değiştirdim.Saçmada olsa yazacağım,rahatlamak için yine yazacağım.

    Malumunuz bahar,kuşlar, böcekler cıvıl cıvıl her yer her şey.Sadece sinir bozucu olan ne biliyor musunuz?Okula gittiğim yolun tam ortasında ölmüş bir kurbağa var ve kimse buna aldırış etmiyor ben korkmasam alıp kenara koyacağım ama tırıtırım tırsıyorum.Gözümü kapatıp geçiyorum o yoldan.
    Yine daldan dala atladım sanırım.Ben baharı anlatacaktım sizlere aslında.
    Kış tortularını bıraktı geride şeffaf bir ahenk var etrafta ve ben bunu çok seviyorum.Giysiler yavaş yavaş değişiyor bir mevsimden çıkıp başkasına girmenin tadı,değişen giysilerde olmalı,kabuğunu terk etmiş bir sürüngen gibi,yeni bir yaşama geçmekte...Giysiler ise uzun bekleyişlerin ardından kokusunu unuttuğu bedenleri sarar hasretle...
    etraftaki insanlar daha pozitifler daha içtenlikle gülümsüyorlar karşılarındaki kişilere ve gelen yaza hazırsız yakalanmamak için çalışıyorlar var güçleriyle.
    Yağmur ise unutulmuş bir tanıdık gibi çıkageliyor habersiz,yokluyor bizi...İnsan gün ışığı,deniz,gece,yıldılar;çalı çırpı,böğürtlen,uzayıp giden zeytinliklerin her şeyin tadını tekrar hatırlıyor.Güneşin o güzelliğini bile.Ahh güzel yaz keşifler ırmağı uzayıp giden...Mavi ve yeşilin muhteşem uyumu yine büyüler bizi.Yüklenir ağaçlar yine o güzel meyvelerini.Bence yazın dili meyvedir.Rengarenk çeşit çeşit ve güzel kokulu.
    Hayvanları otlatmaya giden çobanın daralıp gölgelik araması ve bir ağacın dibine uzanıp masmavi göğe bakması,Şehirdeki gençlerin alışverişten ve sıcaktan daraldığı an serin bir yelere kurulup dondurma yalamaları,Yaşlı dedelerin ninelerin başıma güneş geçer tansiyonum yükselir diye dışarı çıkamayıp öyle gelen geçeni izlemeleri,annelerin oyun oynarken sırılsıklam olan çocuklarına soğuk su içmemeleri için verdikleri mücadele...hepsi yazın habercisi,tadı,soluğu...Havada toz zerrecikleri,küme küme sinekler arayış içinde,kulaklarında çınlayan derin sessizlik.Kuşların muhteşem melodili sesiyle dinlenirsin başka yerlere dalıp gidersin önüne bir kozalak takılır ürpersin ne kadarda özlemişsindir ürkmeyi!Yoluna devam edersin muhteşem çiçek kokularıyla zaman yolculuğunda hissedersin kendini,senin için her kokunun ayrı bir anısı vardır.Oralardan çıkar kurtulursun eline bir kelebek konar,sahipsiz...Ürkütmemek için kıpırdamazsın,acırsın ona!bu güzelliğin 1 günlük ömrü olduğuna...Karnın acıkır koparıp yemek istersin bir meyveden ama gönlün el vermez kıyamazsın ki onlara...Eve kadar dayanırsın.
    Bence yaz böyle bir şeydir.Ah güzel baharda bunların habercisi...

    Benden size bir de şarkı hediye olsun;

    23 Nisan 2011 Cumartesi

    BUGÜN

     sabaha bir mesaj sesiyle başladım.Beni heyecanlandıran,tatlı bir mesajdı bu 'günaydın mesajı'.Kalktığımda yatağımda tek olmadığımı fark ettim, ince bir ışık bana sokulmuş öylece duruyordu.Perdeyi açtığımda güneş artık tamamen benimdi.Camı açtım ve derin bir nefes aldım.Kimse uyandırmadan duşa girdim kendimi ılık suyun akışına bıraktım.Duştan çıktığımda yatağıma attım kendimi, mis gibi bahar kokusu vardı etrafta...
    Hiç bir şey düşünmeme izni verdim kendime bu rahatlığın tadı muhteşemdi.Bir daha ne zaman böyle bir duyguyla baş başa kalırım bilmiyorum o yüzden tadını çıkardım.

    Mutfaktan enfes kokuların geldiğini fark edip üstümü giyindim annem çeşit çeşit şeyler yapmıştı. Hepsinden bir daha göremeyecekmişim gibi yedim.Öylesine güzeldiler ki!Annemle bu güzelliği daha da zenginleştirmek adına türk kahvesi yaptık balkona geçtik kahvemizi fındık ezmesiyle birlikte yudumladık.

    Zilin çalmasıyla bahar sarhoşluğuna ve tembelliğine biraz ara vermek zorunda kaldık babamda eve gelince hep birlikte kaldığımız yerden devam ettik bu sefer babamın 23 nisanda olanları anlatması eklendi tatlı sohbetimize...

    Güldüğüm ve bir o kadarda üzüldüğüm bir şey anlattı babam bize.23 Nisanda görevli bir ana sınıfı öğrencisinin oyunu sergilerken giydiği pantolonu düşmüş çocuk hem ağlamış gözleri annesini aramış hem de oyununa devam etmiş.Öğretmenin onu kucağına almasıyla sonlanmış gösteri...
    Artık onun için  hiç aklından çıkmayacağı bir 23 Nisan olmuştur  ve tabi izleyenlerin.

    Balkon sefası yaparken hava soğumaya ve karanlıklaşmaya başladı birazda olsa bahar o bıdık yüzünü gösterdi bize.
    Ama içimi kaplayan başka bir huzursuzluk vardı.Ne havadandı bu huzursuzluk ne de sınavlardandı.2 hafta önce önce olan bir olayın bende bıraktığı izdi bu sevimsiz duygu.
    İnsan nefret ettiğiyle mi çok küser yoksa çok sevdiğiyle mi?bilmiyorum.Ben hiç kin tutamam hayatımda yapmak isteyip te bir türlü beceremediğim şeydir bu.Bu yüzden hep bazı şeylere boyun eğmek zorunda kalmışımdır.Birine öfkelenirim 3 saat sürer öfkem sonra ondan bir adım beklerim ama o kişi benim beceremediğim şeyi becerir işte.Tutar kendini susar konuşmaz.Çok sever belki ama belli etmez.
    Bir tebessüm etse koşar giderim biliyorum ama olmaz.Öfkelendiğim şey çok küçüktür ama büyük bir  kine neden olur ve olayların büyümesine.
    Bunların hepside sana huzursuzluk olarak geri döner.
    İşte bugün aslında bir yerim eksikti.Bugün benim için cumartesi değildi.
    Çünkü ben bugün birinin koluna girip filmcide soluğu almadım.
    Çünkü ben bugün biriyle bir yerde oturup kumpir yiyelim diye tutturmadım.
    Çünkü ben bugün biriyle aylak aylak dolaşmadım sokaklarda.
    Çünkü ben  bugün ayrılamadığımı için size mi gitsek bize mi? demedim.
    Çünkü ben hayatımdaki son dakika haberlerini birine yumurtlamadım.
    Çünkü be bugün biriyle film izlemedim.
    Çünkü ben bugün annemin yaptığı bir tepsi tiramisuyu biriyle mideye indirmedim.
    .
    .
    .
    Hayatımıza güzellik katan aslında sevdiklerimiz,her şeyimiz olsun onlar olmasın hiç birşeyin tadı çıkmıyor.

    'Huzursuzluk' varya senin ingilizceni de sevmezdim ben.

           -ANCELİK-

    Tamam sevinebilirsiniz.

    İşte burdayım.
    Lan ne kadar uzun süre oldu dimi? ben büyüdüm mesela nişanlandım yakında düğünüm oluyor herkesi davet etmek isterdim ama önceden ÖSYMye gidip başvuruda bulunmanız gerekiyor.Yani anlıyacağınız sınavlarla ilişki içindeyim.
    Bloglar açıldı.Ben pc ayarlarıyla oynamadım açılmasını bekledim.Ondan geç geldim sizlere mutluluk gözyaşları döküyorum.
    Sizi çok seviyorum...:)