27 Mayıs 2011 Cuma

Merhaba Dünya Ben Geldim!

Hayat çok garip.
Hiç tanımadıklarınız mutluluğunuza ortak olurken sevdikleriniz yanınızda bile olmuyorlar.

Bugün heyecanla yatağımdan kalktım aynaya baktım ve kocaman sırıttım.
Bugün hayatımın en unutulmaz günü olabilirdi.Sevdiklerimle güzel bir gün.
Ailemle güzel bir gün.
Aslında doğum günüm böyle okulun olduğu bir zamana denk gelmeseydi tam süper olacaktı.
Mesela cumartesi ve ya pazar olsaydı,
Arkadaşlarımla bol eğlenceli bir gün geçirseydim.
Ama bunların hiç biri olmadı.
Umduğumdan fazlasını bir kenara atın umduğumdan azını bile alamadım bugün.

Kuru kutlamalar,sahte gülümsemeler,mecburi mütevazilikler...
Annemin pastası ,babamın umursamayışı, ablamın espirileri,korku filmleri ve telefonun başında öylece beklemek...Günüm bundan ibaret.
10 yıllık arkadaşımdan bir mesaj "doğum gününü kutlarım"
Facede 30 kişi duvarıma tebrik mesajları yollamış.
Abim?O şuan beni hatırlıyor mudur acaba?
Ya diğerleri...

Bir gözüm facede bir kulağım telefonda bekliyorum hala.
Ümitliyim.
Belki geçen seneki gibi olur,
Her şey son anda gerçekleşir herkes suratsız maskelerini çıkartır,umduğumun fazlası olur.

Hiç sanmıyorum.
Bugün çok değerli olduğumu anlamak yerine aslında işe yaramaz biri olduğumu farketmek ne acı.
Ama hala bekliyorum.
Biliyorum birileri hala beni seviyor.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Mim

Mim Konusu: Eğer bir zaman tüneli olsaydı -geçmişten ya da gelecekten- hangi zamana gitmeyi, kimi, hangi olayı görmek isterdiniz?
Sevgili €lf Mimlemiş,teşekkür ederim ona.
Bunu birkaç yazımda söylemiştim ben bu dönemin insanı olduğumu düşünmüyorum sadece ayak uydurmaya çalışıyorum hepsi bu.Daha farklı bir mekanda daha farklı bir çağda olsam daha iyi işler yapabilirdim belki de.

Zaman tünelinde iki seçeneğim olsa geçmiş-gelecek ben kesinlikle geçmişte bir yerlere giderdim.Tabi bu yaşadığım olaylara geri dönmek anlamında değil çok eskiye daha da eskiye bir yerlere...

Mesela akıl çağının başladığı zamanlarda,her şeyin deneye gözleme dayandırıldığı zamanda olmak ve bende bu akımın içinde yer almak isterdim.
                                                             ***
Mütevazi bir hayat süren ailenin ferdi olmak,giysi dolabımda değişik değişik elbiselerimin(kabarık olanlardan)olmasını isterdim.
Matbaanın yeni yeni geliştiği dönemlerde masal kitapları yazmak isterdim,resimlerini kendim çizdiğim,şirin-sevimli birer masal kitabı.Şimdi de hayallerimden birisidir bu benim.
Kendimi geliştirip çok tanınan,okuyan,bilen bir kimse olmayı çok isterdim.
                                                            ***
Titanik gemisinde yolculuk yapmak,orda hayatımın aşkıyla tanışmak isterdim ve tabi mutlu mesut yaşamak.
                                                           ***
Belki bir terzi olmak isterdim,fransada minik bir terzi dükkanım olsun kendimce elbiseler dikeyim upuzun kabarık kurdeleli rengarenk...Ve yada küçük bir kitapçı dükkanım olsun 2 bölüme ayrılsın birinde çocuklara masal okuyayım diğerinde kitap satayım...
                                                          ***
Mozartın konserine gitmek isterdim.Einstein'i görmek isterdim.Hollywood yıldızlarını görmek isterdim.Dünyaca tanınmış tüm yazarları tanımak ve onlarla uzunca sohbetler etmek isterdim.
                                                         ***
Ateşin nasıl bulunduğunu görmeyi çok isterdim.Einstein'in dil çıkarmış resminde bende olmak isterdim veya ben çekmek isterdim.Değişik buluşlara imza atmak,tarih kitaplarına geçmek isterdim.Cumhuriyetin ilan edilişini görmek isterdim.

Mimcikler: Melly,Bir ince ses,JG,Bahanur,Gürhan Gülez,Zeynep Şeker

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Saçmalarken hiç çekilmiyorsun be Ancelik!

 Tatlı mıyım?
 Bence çok uyuzum.
Aslında biraz dişleğim,
 Biraz utangaç,
Biraz minik dudaklı,
Biraz kepçe kulaklı
Kendini bir şey sanan aslında hiçbir şey olmayan
Güzellik namına hiçbirşey barındırmayan,umrunda da olmayan biriyim mi?
Aaa!unutuyorduk!Biraz da çilliyim,biraz mı?
Atayım mı kendimi?
Çok çilliyim ben, çillerim arpa şehriyesine benziyor.
Arkadaşlarım kulaklarımın antene benzediğini söylüyor,heryerde çekebilirmiş.Oh ne güzel!
Burnum?Onu seviyorum aslında ben ki.
Dişlerimin çarpık olduğunu söyledikleride oluyor.
Dudaklarım minikmiş ama boyuna uzunmuş dolgunmuş.İyi bir şey mi acaba?Hiç sanmıyorum.
Ellerim minnacıkmış hep soğukmuş,kansızlıktan mı?Olabilir.
Kaşlarımı görenin aklına Beren Saat geliyor.Neden?Ona benzediğindendir belki.
Tamam
şimdi bana kusursuz birini gösterin!
Bana bakmayın,ben değilim.
İnsan bazen böyle kendiyle dalga geçmeli.
nedersiniz?
Günün Acelik'i

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Bizim köye de internet gelecek!







taner:)


Bizim köye de internet gelcek,facede ekle beni.



Köyden sevgilerle:)

12 Mayıs 2011 Perşembe

Gülücüklü Veda

Bloguma şöyle bir baktım.
Yazılarıma şöyle bir baktım.(silinmemiş yazılarıma.)
İzleyicilerime şöyle bir baktım.
Son yazıma şöyle bir baktım.
         ''''''
Blogumda bir şey göremedim.(iyi anlamda)
Yazılarımda kendimi tekrarladığımı gördüm.
İzleyicilerimin çoğaldığını gördüm.
Son yazımın diğerlerinden farklı olmadığını gördüm.

Ben bunu  ne kendime  nede size yapabilirim.
Her zaman kendimi tekrarladığımı gördüğüm yazılarımla mutlu olmam.
Çoğalan izleyicilerimin boşa vakit geçirmelerine izin veremem.

İznizle;
 ben biraz gidip hava alayım.
Kendimle baş başa kalayım.
Kendime yeni şeyler katarak yepyeni bir Ancelik olarak belireyim bu minik dünyamda.
Bu hem bana iyi gelecek hemde siz okuyucularıma.
1 hafta bilemediniz 2 hafta sadece yorumlara bakmaya gelir cevap verir giderim.
(2 haftamı yuh!kızım sen buraya bişi yazmamaya dayan ben iç sesin adımı değiştircem valla!!!)
Mutlu muyum bunu yapmaktan?
Aslında evet sizi sıkmamak en doğrusu.
Güzel yazılarımla sıkmak en güzeli:)
Sizi sevdiğimi bilin.Buruya bol bol gülücük yükledim ihtiyacınız olduğunda buyrun çekinmeyin girin.
Kendi blogunuz gibi.

                                                                      -AnceLik-

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Tanrı Ve Şeytan

Ben daha çok küçükken oturduğumuz yerde ihtiyar bir amca vardı.Bahçeli bir evde oturuyordu onun evinin önünde maç oynayan çocukların kaçan toplarını kesmek en büyük zevkiydi.O çevre onu hep 'beşikçi'olarak tanırdı.Neden bilmiyorum,belkide önceden beşik falan yapıyor olabilir çünkü evinin tam yanında marangoz dükkanı gibi küçük bir yer vardı.

Benim o zaman kafam çok karışıktı.Tek derdim Tanrıyla şeytanı barıştırmaktı.Her gece yatmadan onlarla pazarlık yapıyordum.Kimse cevap vermiyordu ben de kendim uyduruyor barıştıramayıncada ağlıyordum.Neyse anneannem o zaman beni bu amcaya ders almaya yollamaya çalışıyordu ama ben gitmiyordum.Adam topları keserken arada beni de keser diye korkuyordum.Bu amcanın matematiği çok süpermiş emekli matematik öğretmeniymiş.Dini yönüde çok kuvvetliymiş.Anneannem tutturdu ille git hem matematik öğrenirsin hem de iki sure...Ben diyorum gitmem o diyor git...Neyse düşündüm taşındım Hem şu matematiğimi düzeltir hem de Tanrıya yaranmak için iki sure öğrenirim böylece beni sever belkide şeytanla barışır diye karar aldım.

El sürülmemiş zambak matematik kitabımı aldım anneannemle birlikte gittik adamın evine adam somurtuk bir yüzle aldı bizi içeri,sonra anneannem bıraktı beni gitti.Herşey çok güzel gidiyordu amca anlattı bana matematiğin pratik yollarını falan.Sonra gece yatarken korkmemek için edilecek duaları öğretti.Sormak istediğin birşey var mı yavrum diye sordu.
Ben de amcaya Şeytanla Tanrıyı barıştırma girişimimden bahsettim bahsetmez olaydım.Adamın içinden 99999 atlı sürüsü çıktı sanki.Nasıl bağrıyor sen nasıl konuşuyorsun?senin baban kim?Tanrıdan iyi mi bilcen sen?küçücük bacağıyla geçmiş benimle dalga geçyor!Demeğe başladı o arada bir topta pıt bahçeye girdi amca aldı bıçağı fırladı bahçeye bende bundan istifade koştum eve.Anneanneme anlatmadım olanları tabi.Ama akşam eve geldi amca,beni bir güzel azarladı şikayet etti.

Halbuki ben iyi niyetliydim.Amcada beni destekler diye düşünmüştüm.Hatta facebookta bir sayfa kurarız ,taksimde toplanırız der sanmıştım.O günden beri artık bu girişimime bir son vermek durumunda kaldım.
Eminim sizde küçükken böyle şeylere çok kafa yormuşsunuzdur.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Tutku

Aradan daha 2-3 saat geçmeden yeni bir yazı daha.Kendimi tutamıyorum,bir şeyler yazasım var.Yazma açlığının bana geri dönmesinden çok mutluyum.

Sizde de oluyor mu bilmiyorum.Benim dilime her gün bir kelime takılıveriyor.Bazen çok mantıklı kelimeler,kafa yorabileceğim,bazense saçma sapan kelimeler...Bu kelimeler bütün düşlerimi kaplıyor sanki.Biraz yüzsüz oluyorlar sanırım,kovsan gitmiyorlar,unutsan unutulmuyor.Ne kadar inatçılar böyle!
Şikayetçi de değilim zaten.Kelimeleri severim ben.Misafir olmuş madem ki bana da tadını çıkarmak kalır öyle değil mi?

Bu günkü konuğum olan kelime'tutku-aşk-istek'ne derseniz deyin.Ah ne güzel kelimeler bunlar.Ne şekerler,ağzımda fresh bir tat bıraktılar,bütün her şeyden arındırdılar.Şimdi bu konuğu sıkmamalıyız değil mi?

Açık havaya çıkarmalı nefes aldırmalı,gece dolunayı seyrettirmeli,denizde dolaştırmalı sesine sessizlik rengine yakomaz katmalı..Sonra balık-ekmek yemeğe götürmeli,onu mutlu etmeli!

Bu gün hastayım ya malum,yatakta çok düşünecek şeyim oldu.Bende dilimde belirmi bu kelimelerin üzerine gitmekle oyaladım kendimi.Eğlendim,eğlendirdim.
Sordum kendime:"Benim tutkuyla bağlandığım şeyler neler mesela?"Cevap mı?Aslında sadece beni yazı yazmaya susatan 'edebiyat',sanat,(dış etkenlerden olsa gerek)sağlam bir iş!Hepsi bu kadar işte.Dünyevi hiçbir şeyde gözüm yok benim.Mal-mülk?Para?Servet?Bunların hepsi benim dünyama yabancı sözcükler.Babasının paraya adeta aşık olduğu bir kızda bunlardan eser yok işte,ne garip!Birde genler derler.Nerdeler?
Benim yaşamım yalın-sade-düz kelimeleri açıklayabilir ancak.

"Daha değişik değişik tutkularla bezenseymişte ruhun daha güzel cıvıl cıvıl canlı bir hayatın olsaymış fena mı?"diye bana akıl vermeye kalkanlara cevabım "aman eksik olsun!".
Dünyada bir şey isteyince arkası gelmiyor.Ve sonu gelmez istekler yığını olup çıkıyor hayat."Bir parmak balın ucunda öldürücü aacılar saklı..."diyor ya yazar,bence haklı.Belkide bununla kendim kandırıyorum,bazı şeylerin arkasına sığınıyorum,tembelliğe vuruyorum kim bilebilir?

Ama her zaman sımsıkı tutkuları olan insanları hayranlıkla seyretmişimdir.Olmayacağını bilir ama ona öyle bir tutunmuştur ki kimse vazgeçiremez onu!Ben öyle olamadığım için belki  böyle insanlar bana değişik(iyi anlamda)gelir.
Her insanın mutlaka tutunacak,aşık olduğu bir tutkusu olmalı diye düşünüyorum.Bir amacı olmayan bir tutkusu olmayan insandan ne bekleyebilirsiniz ki?Bundandır ki "tutku ile aşk büyük işlerin kanıtıdır"sözüne bayılırım.Bu sözde anlatılmak istenen git dünyayı fethet değildir yanlış anlamayın!Bir düşün peşine koşup giden sonra güzel işlere imza atan insanlar mesela...Tüm dünyaya da duyurmasına gerek yok.Kendi için en büyük işi yapan insan mesela!

"Tutku evrensel insanlıktır.Onsuz din,dil,tarih,sanat olmaz."Demiş ya Balzac.Ne güzel de demiş ağzına sağlık.

Geğirik Partisi


Çok alışıla gelmiş bir şeyden bahsetmiyeceğim size.Bizim okulda her günümüz bir partiyle geçiyor.
*Ağlama partisi
*Mallaşma partisi
*Ders çalışmama partisi
 ve
*Geğirik partisi.
Nedir bu geğirik partisi diye sorarsanız?
Aslında bizde tam anlamakdık ne yaptığımızı anladık ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyduğumuzu idrak edemedik.
Şimdi şöyle oluyor.Biz birilerine sinirleniyoruz ve ya hiç birşey olmuyor öylesine bir kantine inelim diyoruz.Kola gözümüze çarpıyor ve alıyoruz.Her alışımızda;
"Bu son taam mı?"(bu benim)
"Taam hacı.zaten ben tövbe ettim!"(angel milker)
"Lan nasıl direniyonuz bu velete"(çalı kız)
"ya bu selülüt yapıyomuş,annem kızıyoooo:("(bu da ben)
"iyi beaa alıyosanız alın"(sindirella)
Gibi salakça muhabbetin ardından alıyoruz kolalarımızı geçiyoruz masanın birine.Herşey bir an için  normalmiş gibi gözüksede aslında hiç birşeyin normal olduğu falan yok!
Bu partide geğirmek serbest içinden geldiği gibi davranmak serbest.Sınırlama yok yani.Kolayı dikleyenin otomatik olarak bir geğiriği geliyor.Yanındakine "Gel kulağına bişi diğcemm"diyor ve bommm.
Bunu her yazılıdansonra mutlaka yapıyoruz tabi fazla iğrençleşmeden.
Adının geldiği yer geğirme içerikli olduğundan değil.
Sınıfta kızlar bu gün parti yapacağız kolaları alın dediğim de bir erkek çıktı ve
"o ne lan geğirceniz mi?bide kız olcağnız"dedi.
Sindirella da:
"heee evet geğirik partisi var gelccen mi?"diye sorunca.
İsimde burdan türedi anlıyacağınız.
"çok iğrençsizniz"dediğinizi duyar gibiyim...Aslında sandığınız gibi değil!Açıklayabilirim.

 şimdi gel kulağına bişii diğcem                                                         

-saçma ancelik-
önemli bir not:Bu gün çok hastayım okula gitmedim,hasta olduğumdan bu kadar çok saçmalamış olabilirim.Tamam şimdi oldu.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Dikkat.Mim içerir!

mia,  ZoPPa  ve deep beni mimlemişler.Onlara öncelikle çok teşekkür ederim.

Mimin konusu:Blog açma hikayeniz? Buralara yolunuz nasıl düştü ve neler hissediyorsunuz? Bi anlatın bakalım..
Benim çok ilginç bir hikayem yok aslında.Blogspotu ilk defa ablamdan öğrenmiştim.Onun yazılarını okuyup vakit geçiriyordum sadece.Biraz da minnaktım.Birde o zamanlar izleyici yeri de yoktu,temalar sınırlıydı yani bukadar gelişmemişti blog işi.Ablam bu işe çok önceden başlamıştı anlıyacağınız,sonra ben de bir blog açayım dedim aklımdan geçenleri oraya dökerim belki benim bu güzel aklımı keşfederler kısa yoldan iş bulurum falan diye başlamıştım yaşım küçüktü o zamanlar,yazdıklarım bana çok akıllıca ve harika görünüyordu.Ama ablamdan başkası gelip ziyaret etmiyordu.Bende sinirlendim yazmamaya karar verdim.Ama o blog hala duruyor valla bazen yazdıklarıma gülüp "ne kadar safmışım lan!"diyorum.
Neyse.Geçen yaz facebookumu kapattım kendimi bir boşlukta hissettim baktım ablam yine bişeyler yazıyor bloga,bir başlayayım dedim sonra yine vazgeçtim.Blogger olarak tek Lazanya'yı tanıyordum ve okuyordum.Sonra kararımı verdim ama bu sefer o küçük beynime güvenip bu işe girmedim.İzleyicim olsada olmasada yazacaktım.Bir baktım ki!İzleyenim oldu bu beni sevindirmedi değil(hatta çıldırttı hatta ve hatta biyerlerim havaya kalktı.)
Sonra Deeple tanıştım sonra Hazal,Mia,Cem,Bir ince ses,MeLLy,Lazi...Hepsini,hepinizi çok sevdim.Bu blog bağımlılık yaptı resmen.
Burda olmaktan mutluyum!


Deep, Negzel, Juli beni mimlemişler.Hepsine teşekkür ediyorum.

Mimin konusu:Her seferinde izlemekten zevk aldığınız, vazgeçemediğiniz Yeşilçam yapıtı hangisidir?
Aslında mimin konusu çok güzel ama seçim yapmak çok zor.Bir kere şunu belirtmek istiyorum.Ben ileri derece yeşilçam hastasıyım,sadece yeşilçam değil ben eskilere aşığım.Yani aslında ben bu dönemin kızı değilim yanlış bir zaman diliminde doğmuşum ben.Daha eski zamanlarda yaşasaymışım vatana millete hayırlı bir vatandaş anneme babamada evlat olurmuşum(ama nerdeee?).Neyse doğmuşum bir kere artık geri dönüşü yok.Eğer cennete falan gidersem orda öyle yaşamayı planlıyorum.

Annemle Tarık Akan'nın hangi filmini izlesek "ahhh böyle bir damadım olsaa..."der durur (Aslında hiç tipim değil).Ben omuz silkerim sadece.
İlk önce sanırım sizlere 'Ah nerede'filmini söyleyebilirim.Kesinlikle bıkmadan izlediğim bir filmdir.Artık konuşmaları ezberledim(onlardan daha iyi konuşup oynyabilirim falan).Gülşen Bubikoğlu'nun o çiçekler arasındaki sahneye vuruldum zaten,çok güzel bir görüntü kesinlikle.Hele o kız kardeşler!O filmi izlerken en çok onlara gülmüşümdür çok saflar ya valla.
Bir de romantik bir sahne olarak Tarık Akan'nın kızın evinin önündeki andır.Zaten o dönemde başlayan bu davranış artık erkeklerin sevgililerini küstürdüklerinde başvurdukları yollardan birisi olmuştur.Ve tabi kızlarında buna hayır diyeceklerini sanmıyorum.Gerçi bizim zamanızmızda aşklarda bozulduğu gibi romantizim anlayışıda tam anlamıyla değişti ya neyse.Ben bunları anlatırken aklıma Digiturk'ün reklemı geldi'ahh o ne evlilik teklifleri gördü...' falan filan.Birde yeşil çamın kesinlikle mutlu sonla bitmesine bayılıyorum.Ohh herkes mutlu huzurlu.

Mavi boncuk filmine bayılıyorum.Film bittiğimde ağzıma o güzel şarkısı takılı verir "Şu dünyada sevgi büyük ihtiyaç,Herkes sevmeye sevilmeye muhtaç..."gün boyu.Belkide şarkısına vurulduğum için sevmişimdir bu filmi bilmiyorum.
Birde Ayşegül var ya hani bıcır bişey,babası hapiste kardeşine o bakıyor sokaklarda şarkı söylüyor.O filmlerde hoşuma giderdi.Beyin yormayan sadece eğlenceli.He birde 'Hababam Sınıfı' evde tek izleyen benim bizim aile pek izlemiyor o filmi ve ya artık bıkmışlar bilemiyorum.ama ben seviyorum.
Benim liste böyle uzayıp gidiyor işte.
Mimlenenler:
Bendiss
marla
sindireLLa
modafobik
sıfır santigrat
Nameless