23 Nisan 2011 Cumartesi

BUGÜN

 sabaha bir mesaj sesiyle başladım.Beni heyecanlandıran,tatlı bir mesajdı bu 'günaydın mesajı'.Kalktığımda yatağımda tek olmadığımı fark ettim, ince bir ışık bana sokulmuş öylece duruyordu.Perdeyi açtığımda güneş artık tamamen benimdi.Camı açtım ve derin bir nefes aldım.Kimse uyandırmadan duşa girdim kendimi ılık suyun akışına bıraktım.Duştan çıktığımda yatağıma attım kendimi, mis gibi bahar kokusu vardı etrafta...
Hiç bir şey düşünmeme izni verdim kendime bu rahatlığın tadı muhteşemdi.Bir daha ne zaman böyle bir duyguyla baş başa kalırım bilmiyorum o yüzden tadını çıkardım.

Mutfaktan enfes kokuların geldiğini fark edip üstümü giyindim annem çeşit çeşit şeyler yapmıştı. Hepsinden bir daha göremeyecekmişim gibi yedim.Öylesine güzeldiler ki!Annemle bu güzelliği daha da zenginleştirmek adına türk kahvesi yaptık balkona geçtik kahvemizi fındık ezmesiyle birlikte yudumladık.

Zilin çalmasıyla bahar sarhoşluğuna ve tembelliğine biraz ara vermek zorunda kaldık babamda eve gelince hep birlikte kaldığımız yerden devam ettik bu sefer babamın 23 nisanda olanları anlatması eklendi tatlı sohbetimize...

Güldüğüm ve bir o kadarda üzüldüğüm bir şey anlattı babam bize.23 Nisanda görevli bir ana sınıfı öğrencisinin oyunu sergilerken giydiği pantolonu düşmüş çocuk hem ağlamış gözleri annesini aramış hem de oyununa devam etmiş.Öğretmenin onu kucağına almasıyla sonlanmış gösteri...
Artık onun için  hiç aklından çıkmayacağı bir 23 Nisan olmuştur  ve tabi izleyenlerin.

Balkon sefası yaparken hava soğumaya ve karanlıklaşmaya başladı birazda olsa bahar o bıdık yüzünü gösterdi bize.
Ama içimi kaplayan başka bir huzursuzluk vardı.Ne havadandı bu huzursuzluk ne de sınavlardandı.2 hafta önce önce olan bir olayın bende bıraktığı izdi bu sevimsiz duygu.
İnsan nefret ettiğiyle mi çok küser yoksa çok sevdiğiyle mi?bilmiyorum.Ben hiç kin tutamam hayatımda yapmak isteyip te bir türlü beceremediğim şeydir bu.Bu yüzden hep bazı şeylere boyun eğmek zorunda kalmışımdır.Birine öfkelenirim 3 saat sürer öfkem sonra ondan bir adım beklerim ama o kişi benim beceremediğim şeyi becerir işte.Tutar kendini susar konuşmaz.Çok sever belki ama belli etmez.
Bir tebessüm etse koşar giderim biliyorum ama olmaz.Öfkelendiğim şey çok küçüktür ama büyük bir  kine neden olur ve olayların büyümesine.
Bunların hepside sana huzursuzluk olarak geri döner.
İşte bugün aslında bir yerim eksikti.Bugün benim için cumartesi değildi.
Çünkü ben bugün birinin koluna girip filmcide soluğu almadım.
Çünkü ben bugün biriyle bir yerde oturup kumpir yiyelim diye tutturmadım.
Çünkü ben bugün biriyle aylak aylak dolaşmadım sokaklarda.
Çünkü ben  bugün ayrılamadığımı için size mi gitsek bize mi? demedim.
Çünkü ben hayatımdaki son dakika haberlerini birine yumurtlamadım.
Çünkü be bugün biriyle film izlemedim.
Çünkü ben bugün annemin yaptığı bir tepsi tiramisuyu biriyle mideye indirmedim.
.
.
.
Hayatımıza güzellik katan aslında sevdiklerimiz,her şeyimiz olsun onlar olmasın hiç birşeyin tadı çıkmıyor.

'Huzursuzluk' varya senin ingilizceni de sevmezdim ben.

       -ANCELİK-

5 yorum:

Juli dedi ki...

Gününe çok güzel başlamışsın aslında. Keşke böyle düşünmeseydi derdim de olmaz , bilirim. İnsanın ailesi yetmez bazen..

*O çocuk orada ağlarken eminim herkes gülmüştür. Kıyamam yaa.

deeptone dedi ki...

ah işte sen. ne güzel anlatmışsın sabahı ve sonrasını.

hımmm. en sondakileri kiminle yapmadın acaba? :)
fancelik uzakta. onunla mı yapmak isterdin yoskam :)

AnceLik dedi ki...

juli:evet herzaman aile yetmiyor:s
evet yaa gülmüşler çocuğa:(((

deep:yok. fancelikle uzun süre görüşemedik zaten sadece telefonla işte:(çok özzledim ki ben onu.doğum günümü bekliyoruzz.

Gezi/yorum... dedi ki...

"Huzursuzluk" bütün dillerde lanet bir kelime bencede...

AnceLik dedi ki...

Gezi/yorum:ahh sorma:/